5 Temmuz 2016 Salı

Tekerlekler

Bunları yapalı epey oldu aslında, fakat ancak fırsat bulup da yazabiliyorum maalesef. Sebebine gelince; ihtiyarla ayran içtik, ayrı düştük de ondan. İşler güçler sebebiyle bir aydan beri Almanya'da yaşıyorum. Kime niyet, kime kısmet; seneler önce buralarda doğmuş ihtiyar Ankara'da, (ihtiyar kadar olmasa da) seneler önce Ankara'da doğmuş olan bense ihtiyarın anavatanına sadece 400 km uzakta, Almanya'dayım...  

Neyse, nerede kalmıştık? Vites kutusuyla da işim bitti, demek ki boyadaki parçalar dönene kadar yapılacak tek büyük iş kaldı; o da jantları iyice bir elden geçirmek. Malzemelerimiz her zamanki gibi, bolca WD-40, balata spreyi, temizlik bezi ve zımpara kağıdı. Arkadaşlar fena halde leş gibi!

Alüminyum kapağı tutan dört somunu söktükten sonra karşıma çıkan şahane manzara... Sürpriz değil, daha arka tekerleği yerinden sökerken bir sürü bilye yerlere saçılmıştı zaten. Önemli de değil, yeni rulmanlar elimde.

Bu arada, sayamayacağım onlarca/yüzlerce maddenin karışımından meydana gelen pislik ve tortuya dikkat çekmek isterim. 





Çekiç ve keskiyle rulmanları yuvasından çıkarıyorum. Yuvada iki farklı tipte rulman var; ilki bilyeli, ikincisiyse "iğneli" rulman. İkisinin ortasındaysa, rulmanlar arasındaki mesafeyi sabitlemek üzere iç içe duran iki tane metal halka bulunuyor. Fotoğrafta parçaları aynı sırayla üst üste dizdim ama pislikten pek seçilmiyor.






Böyle daha iyi. Soldan sağa iğneli rulman, ara parçalar, bilyeli rulman ve kapak. Onların altındaysa, görevi devralacak yeni rulmanlar.










Bu hale getirene kadar canım çıktı ama... Bulaşık teli, balata spreyi, zımpara kağıdı, defalarca tekrar, bundan daha fazla da toparlayamadım.

Asıl sorun akord telleri. Normalde hepsini söküp pastan arındırıp tekrar yerine takmam gerekirdi, ama tekerlek akordu oldukça hassas, özel alet edevat gerektiren bir işlem. Bunu da ne ben yapabilirim, ne de güvenilir bir yer biliyorum. O yüzden maalesef telleri bu halde elimden geldiğince zımparalayıp parlatmakla yetindim.


Öteki jant nedense çok daha kötü durumda. Aynı işlemleri ona da uyguluyorum mecburen.















Ardından rulmanlar. Yuvayı biraz ısıtıp ilk rulmanı içeri bırakıyorum. Rulman dış halkasına uygun ebatta bir lokma ucunun üzerinden birkaç çekiç darbesi yetiyor.

Bu arada yuvanın çeperinde, rulmanların ve ara halkalarının arasında bolca gres kullaniyorum. Malum, motorun ve sürücünün bütün yükünü burası taşıyor, üstüne üstlük sürekli de hareket halinde. Gres iyidir...



Bu da ikinci rulman...













 



Diğer janta henüz başlamamışken çektiğim aşağıdaki fotoğrafta durumları kıyaslayınca geldiğim nokta gayet iyi bence. İnanır mısınız; bu hale gelmek bile birkaç güne yayılmış halde saatlerimi aldı. En azından, uzaktan pek de fena görünmüyor. Bu da yetmedi tabi, bir de kim bilir kaç yıllık, artık silgiye dönmüş lastikleri de ucuz yollu yeniledim.
Bundan sonra, boyaya dair anlatacak bir iki ufak notum var, sonrasında ise ihtiyarı toparlayıp (neredeyse) tamamen ayağa kaldırmak o kadar hızlı oldu ki inanamazsınız; son halini Instagram'da paylaşmıştım, malum, orasi daha tembel işi. Asıl merak konusu ise şu: 62 yıllık makina bunca zaman sonra hasta yatağından kalkıp tekrar yürüyebilecek mi acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder