14 Eylül 2016 Çarşamba

Geri Sarıyoruz...

Kolaydı öyle hop diye ileri sarmak, iki aç kapat olsun bitsin, oh ne ala memleket...

İki ay süren ayrılıktan sonra ihtiyarın yanına gittiğimde karşılaştığım manzara hiç de iç açıcı değil. Neyse ki gidişat ayrılmadan önceki bir iki günde rengini belli etmişti de önlemimi ona göre aldım. Beklenmedik kötü bir sürpriz yok. (Polyanna'ya selamlar, sevgiler...)

Motordan başlayalım. Sızıntı gitmeden önce başlamıştı, altta gördüğünüz dondurma kasesini tam yerine koymuşum. (Atatürk Orman Çiftliği dondurması, rakip tanımam.)

Tahmin edersiniz ki, kasenin içindeki yaklaşık 1 litre yağ, ben bıraktığımda motor bloğunun içinde duruyordu. Zaten toplam kapasite 1,25 litre, geriye de pek bir şey kalmamış demek.

Neyse, duruma bakmaya devam edelim, buraya geri döneceğiz.

Sırada arka diferansiyel var. O da gitmeden önce ufak ufak durumunu belli etmişti. Bu kase başka bir ürünün olsa gerek, keşke biraz fazlaca dondurma yeseymişim... 

Arka diferansiyel fazla yağ almıyor, yanlış hatırlamıyorsam 200 ml civarı olacaktı. Demek ki bu da tamamen boşalmış. Bu kaseyi de tam isabetle yerleştirmişim yalnız.

Sürprizlere devam...









Bak bu olmadı... Lastiğin dibindeki birikintiyi görüyorsunuz herhalde. Sağ amortisörün üst tarafında, tam da yağ keçesinin tutması gereken yüzeyde de bir sızıntı var. Bunu fark etmemişim işte, bir kase de buraya koymam gerekirmiş.

Önce şu yerleri bir temizleyeyim de...






Aslında üç sızıntının sebebi de dönüp dolaşıp ihtiyarlıktan kaynaklanıyor. Genel durumu gördükten sonra nihayet motora (daha doğrusu kartere) geri dönebiliriz.

Fakat bunun için önce kartere erişimimi biraz rahatlatmam gerekecek. Koca motoru öylece yere yatırmaya korktuğumdan, yanına bir koltuk çekip usulca üzerine yaslıyorum. Bereket, koltuk metal iskeletli, epey dolgun süngerli oldukça sağlam bir şey. İşimi görür.
Karteri söküyorum. Vida deliklerini görüyorsunuz ya, fotoğrafta sağ üst kösedeki iki delik yalama olmuş. Motor bloğu alüminyumdan dökülmüş, malum, alüminyum da oldukça yumuşak bir malzeme. Zaman içinde, ya takarken dikkatsizce diş atlatmaktan, ya da fazla sıkıştırmaktan dolayı deliklerin içindeki yivler cıvataları tutamayacak duruma gelmiş.

Durumu ayrılmadan önce fark ettiğim için tedarikli geldim. Yoksa koca motoru tornacıya götürmek için tekrar indirecek değilim ya...

Huzurlarınızda, yalama olmuş vida deliklerinin bir numaralı düşmanı Helicoil takımı. Maalesef fotoğraf işini yine ihmal etmek zorunda kaldığım için kısaca anlatmakla yetineceğim.

Önce yalama delik, takımdaki matkap ucuyla dikkatlice traşlanıyor. (Uç fotoğrafta yok, herhalde matkapta takılıydı.) Düzgün hizalamak önemli, yoksa delik hepten yamulur gider. Motoru kanepeye bu yüzden yatırdım, koca matkap altına başka türlü nasıl sığacaktı yoksa? Matkap ucunun çapı, delikten 0,2 mm kadar daha büyük.

Ardından, yine takımda bulunan kılavuzla yeni yiv açılıyor. Bu da hassas bir iş, özellikle başlangıcında hizaya dikkat etmek lazım. Sonrası kendiliğinden geliyor.

Bu yivin içine, üstteki fotoğrafta gördüğünüz minik çelik spirallerden vidalanacak. Spirallerden birini, minik uzantısından en sağdaki 7 rakamına benzeyen aletin ucuna oturtup, yeni açtığım yivde yürütmeye başlıyorum. İstediğim yere gelince diğer aletin üzerinden hafif bir çekiç darbesiyle uzantıyı kırıyorum. Yeni vida deliğim hazır.

Ve de eskisinden daha sağlam. Hazır Helicoil ortada ve arka tekerlek de sökülmüşken, tekerlek göbeğinde kırılıp kalmış vidaya da aynı işlemi uyguluyorum, burada henüz matkapla delme aşamasındayım. 

Neden fotoğraf çekmediğim belli oluyor herhalde, müthiş eğlenceli bir iş, sabahtan akşama kadar Helicoil taksam bıkmam. (Deli miyim neyim?)




Nasıl ama?









Arka diferansiyeli de yerinden söküyorum. İlk söküşte canım çıkmıştı, şimdiyse çocuk oyuncağı...

Görünürde bir sorun yok. Sızıntının, 60 küsür yaşındaki yüzeyde biriken minik çizik ve pisliklerden kaynaklandığını tahmin ediyorum. 

Kağıt contayı dikkatlice yerinden söküp tahta bir takoz yardımıyla ara yüzeyi biraz zımparalıyorum.



Bununla da yetinmeyip her ihtimale karşı gözüme kestirdiğim yerlere çepeçevre ince bir katman sıvı conta sürüyorum. Kırmızı renkli (başka renkleri de var, neden kırmızı aldım bilmem) diş macunu kıvamında bir madde, yüzeye sürdükten kısa bir süre sonra lastik kıvamına geliyor. 

Bu kadarı yeterli olacaktır herhalde.

Bu arada, yerine vidalamadan önce karterin ara yüzeyine de sıvı conta sürdüm, hatta biraz da bol kepçe. 


Ön amortisöreyse ne yapacağımı bilemiyorum. Yerinden söküp krom borunun iç yüzeyine elimin yettiği derinliğe kadar biraz zımpara yapıp, en alttaki vida yüzeylerine biraz sıvı conta sürüp geri kapatıyorum, hepsi o kadar. Krom boru içerden çizilmis veya eğrilmişse sızıntı kaçınılmaz olacaktır.

Bunu zaman gösterecek, ancak asıl macera şimdi başlıyor...