31 Mayıs 2015 Pazar

Üç "Özel Alet": Arka Diferansiyel

Uzun zamandır okuma, araştırma ve bir engele toslama döngüsünden kurtulabilmiş değilim. Bunun yanına, hala devam eden, epeyce de gidecek gibi görünen alet edevat alışverişlerini de ekleyebiliriz.

Özellikle alışverişin sonu yok. Motorun başlıca bağlantılarında dönemi gereği günümüzün sıradan aletlerinin yeterli olduğu parçalar kullanılmışsa da, birçok kilit noktada da pek kimsenin alet çantasında bulunmayacak şeylere ihtiyaç var. Hatta, çeşitli kısımların söküm veya montajında kullanılmak üzere, marka ve modele özgü bazı "özel aletler" tasarlanmış ve kullanılmış. Bu terimi önümüzdeki dönemde sıklıkla duyacaksınız.

Artık motoru toplamaya geçebilirim diyebilmem için, dağıtıp etraflıca elden geçirmek zorunda olduğum 4 ana sistem var, ve ben dördünde de bir "özel alet" engeline takılmış durumdayım. Bu sistemler, motor bloğu, vites kutusu, ön amortisör ve arka diferansiyel. Hepsine birer potansiyel çözüm bulduysam da, dördünü teker teker tamamlayıp kenara koymaktan başka çarem yok. Ben de işe en az dağılıp en kolay toplanabilecek olan arka diferansiyelle başlıyorum.

Baktım ki bu özel aletler bakkalda çakkalda bulunacak şeyler değil, ben de en azından en kritik olanlarını kendim uyarlamaya karar verdim. Tabi benim bu konudaki becerim Paint'te çizim yapmaktan öteye gidemediği için imdadıma İstanbul'dan, mesleği paslanmaz çelik ürünler tasarlayıp üretmek olan arkadaşım Ünsal yetişti. Motosikletin, normal şartlarda yolları asla kesişmeyecek, bambaşka meslek gruplarından, bambaşka profillerde, hatta apayrı şehirlerde insanları bir araya getirmek gibi çok tuhaf ve bir o kadar da ufuk açıcı bir özelliği var, sırf bunun için bile çok özel ve değerli bir hobi. 

Neyse, el emeği göz nuru Paint'te tasarlayıp çizdiğim birkaç parçayı sağolsun Ünsal elden geçirip doğru dürüst CAD çizimine uyarladı, o da yetmedi gitti lazerciye kestirip bana gönderdi. Bunlardan ilki, arka diferansiyeli bir arada tutan çentikli somunu sökecek bir nevi anahtar. Benim harika tasarımımı ve olması gerektiği halini resimde alt alta görüyorsunuz. 
Sonuç bence dört dörtlük.  Çentikler tam yerli yerine oturuyor, dairenin iç çapı da tam olması gerektiği gibi... Gelin görün ki, bir ayrıntıyı atlamışım.
Sadece birkaç deneme sonunda güzelim alet bu hale geldi. Neyi mi atlamışım? O cıvatanın kaç yıldır orada durduğunu... Bunca zaman, yağ, toz, çamur, pislik katkısıyla artık beton dökülmüşçesine kazık gibi olmuş artık. Bizim alete bana mısın bile demedi. 
Ben de mecburen gidip resimdeki "ay anahtarını" aldım. Temelde aynı işi görüyor ve bence benim tasarım kadar kullanışlı olmasa da haliyle kat kat daha dayanıklı.

Peki bu ne yaptı? Hiçbir şey. Cıvatada hala tık yok, hatta zorlamaktan çentiklerin kenarları zedelendi. Acaba yanlış bir şey mi yapıyorum diye okumadığım kaynak kalmadı ama hayır. Orası sökülecek.


Madem öyle, ben de gözümü karartıp elde avuçta ne varsa kaba kuvvetle girişiyorum. Vidanın girdiği gövde kısmını sıcak hava tabancasıyla el değmeyecek kadar ısıtıp, ay anahtarıyla sökmek için neredeyse üzerinde tepiniyorum. Birkaç hüsran sonunda, sanırım dördüncü veya beşinci denememde cıvata nihayet pes edip kıpırdamaya başlıyor. 

Bu işlere girmek isteyenlere not: Elinizdeki en kıymetli araçlar, sabır ve sıcak hava tabancası...

Giriş kısmı gayet sağlam, pırıl pırıl. Rulmanlar da gayet iyi görünüyor. Bunun içinde değiştirilecek bir parça yok, böylece kenara koyuyorum. 
Hareketi tekerleğe ileten taraf da son derece muntazam. Nasıl olsa yağın içerisinde çalışıyorlar, temizliğe bile gerek yok.
Bu da dış gövdesi. Yukarıdaki resimdeki koca dişli bu ortadaki rulmana oturuyor, bir öncekindeki giriş şaftı da sağ taraftaki oluğa. Böylece hareketin yönü 90 derece dönmüş oluyor. Fotoğrafta çok kirli göründüğüne bakmayın; o yüzeydeki pislik, yıllar içinde hoşafa dönmüş kağıt contanın kalıntıları. Yenisini takmadan önce iyice kazınıp temizlenecek.
Bu da gövdenin iç tarafı. Burası fren balatalarının olduğu yer. Kirli görünen yerler de aslında sadece balata tozu. Üzerinde durmaya pek gerek yok.
Tabii ki bundan bal dök yala anlamı çıkmasın. Özellikle yağ artıkları ve onlara yapışan toz toprak, epeyce kir bırakıyor. Bu su, dün gövdeyi içine daldırırken pırıl pırıldı.











Bundan sonra iş, diferansiyeli yeni keçeleriyle birlikte toparlayıp kaldırmaya kaldı. Tabii ki yepyeni paslanmaz çelik somunlarla...