24 Eylül 2018 Pazartesi

Mutlu Son

Fakat yalnızca çok iyimser bir bakış açısıyla.

Buradaki bir önceki yazımı yazdığım zaman doğan bebekler bugün herhalde ayaklanmış, konuşmaya başlamış olsa gerek. Benimse bu zaman zarfında ihtiyara harcayabildiğim net mesai taş çatlasa bir hafta on günü geçmez maalesef. Bu yazı da o bir hafta-on günün fotoğrafsız, yavan bir özeti olacak.

En son olarak yağ sızıntılarının çok büyük ölçüde önüne geçip elektrik bağlantılarını da düzelttikten sonra artık iş zurnanın zırt dediği yere geldi... Gelmişti... İki yıl önce. Artık motoru çalıştırma zamanı.

Peki çalıştı mı? Yok daha neler! İlk atışta on ikiden vuracak halim yoktu ya. İki yıldır her fırsatta nerede ne hata yaptığımı düşünüyorum, araştırıyorum. Şimşek daha yeni çaktı. Halbuki cevap ne kadar basitmiş!

Şimdi salim kafayla değerlendirince, zaten motorun çalışmasını sağlayan hepi topu üç tane değişken var: Karbüratörde (yakıt beslemesi) bir arıza olsa gözle tespit edilebilirdi. Elektrik (ateşleme) zamanlaması hassas olsa da hakkında çok bilgi var ve elim epey alıştı.

Elimizde kala kala hava-yakıt karışımının silindire doğru zamanda (yani piston doğru yerdeyken) girip ateşlendikten sonra egzos dumanının doğru zamanda atılmasını sağlayan subap zamanlaması (diğer adıyla egzantrik) kaldı. Subap zamanlaması, ayar gerektiren bir şey değil, aksine, motorun tasarımında belirlenen bir parametre. Basitçe, pistonu hareket ettiren krank mili üzerindeki dişliyle (resimde solda, rulmanin altindaki dişli) subapları hareket ettiren egzantrik mili üzerindeki dişlinin (sağdaki) birbirine göre bir tek doğru konumu var. Aralarındaki egzantrik zincirini bağlarken çok dikkatli olmanız ve iki milin arasındaki ilişkiyi defalarca ölçmeniz gerekli. Tecrübe konuşuyor!


Çaresizce, subap zamanlamasını tekrar ölçmeye karar verdim. Motorun en üstündeki subap kapaklarını açtım, gövdede ufak bir delikten görülebilen volan üzerindeki “üst ölü nokta” işaretini referans alarak krank milini elle yavaş yavaş çevirmeye başlayıp subapların hareketlenmesini beklemeye koyuldum. Sonuç facia! Subaplar, olması gereken konumdan neredeyse 45 derecelik farkla erken harekete geçiyor. Krank milinin ucundaki dişlide 16 diş var, yani her diş arası 360/16=22,5 derecelik açıya denk geliyor. Meğer zinciri takarken dişlileri kaydırmışım, üstelik bir değil tam iki diş hatayla! Bunu nasıl olur da farkedemem ben!

Motoru tekrar indirip ön kısmını açtım, zinciri söküp doğru konumda tekrar bağladım. Birkaç ölçümle ikna olduktan sonra motoru kapatıp ihtiyarı tekrar toparladım. Bu iki cümle aşağı yukarı bir tam günümü aldı.

Aküm yeni ve şarjı tam. Ateşleme zamanlamasını tekrar ayarladım, o da güzel. Evdeki bidonda geçen seneden kalma bir iki litre benzinim var, ideal değil ama işimi görür. Silindir çeperleri kupkuru olsa gerek; bir şırıngayla buji deliğinden içeri 2-3 cl motor yağı akıttım, hem sürtünmeyi azaltsın hem de segmanların arasında birikerek içerideki hava yalıtımını iyileştirsin. Kontağı açtım, gazı hafifçe çevirdim, zavallı ihtiyar ayak marşına birkaç basıştan sonra öksürdü, tıksırdı veee ÇALIŞTI!!!

Çalıştı dediysem, eski merdaneli çamaşır makinalarından hallice çalıştı, zangır zangır titriyor. Tabii ki o da benim savsaklamamdan ötürü. Motorla uğraşırken krank milini söküp piston kolu ve rulmanlarını yeniledikten sonra mili bir tornacıda yalapşap presletip, sonuca göz kararı ikna olmuştum. Söz konusu birkaç kilo ağırlığında, dakikada birkaç bin devirle dönen bir cisimse, üretimde belirlenen toleranslar doğrultusunda dengeli ve hizada olduğundan göz kararı emin olamazsınız, emin olmadan da yerine monte etmemelisiniz. Dokümanlarda, bahsettiğim toleranslar milimetrenin en fazla yüzde ikisi olarak belirtilmiş. Saç teli kalınlığı diyeyim, gözünüzde canlansın. Olsun, ihtiyar çalıştı ya, bundan sonrası daha berrak.

Peki şimdi ne olacak? Yurt dışına yerleşmiş olmasam zaten epeydir aklımda olan birkaç önemli alet edevatı da satın alıp ufak çaplı amatör bir atölye halini çoktan bulmuştum sanırım. Fakat mevcut durumda maalesef cevap son derece karamsar. Taşıma suyla bu değirmeni daha fazla döndürebilme imkanım yok, yılda birkaç gün kurcalamayla olacak iş değil. İlerde şartları uydurup bahsettiğim ufak atölyeyi kurma umudum var, o gün geldiğinde ilk işim ihtiyarı getirtmek olacaktır. Ama bunu düşünmek için henüz çok erken.

Bu maceraya sevgili İhtiyar’dan özür dileyerek nokta koymaktan başka çare yok. Şimdi geri dönüp bakınca görüyorum ki, edindiğim teknik bilgi ve becerinin yanısıra, hem gündelik hayata dair, hem de mühendislik disipliniyle ilgili küçük-büyük pek çok ders çıkarma, unuttuklarımı hatırlama fırsatım olmuş. Zaten yanıma kar kaldı diyebileceğim başka da bir şey yok. Gerisi safi ziyan.

Devamını getirebileceğim günleri iple çekiyorum!