22 Ağustos 2015 Cumartesi

Korkunun Ecele Faydası Yok

Bugün güzel havayı da fırsat bilip, epeydir yaptığım alış verişlere nihayet bir anlam yüklemeye karar verdim.

Çoktandır cesaret edemediğim, daha doğrusu işin en eğlenceli kısmı olabilecek kadar, büyük facia olabilme potansiyeli olan işlere giriştim. Taşlama makinesini kutusundan çıkarmanın zamanı geldi.

Sonradan kör topal kaynak yapılmış olan, ikisi üçüncü yolcu için (!), biri de kırılan sol arka ayaklık montaj demiri yerine kaynatılmış toplam üç tane uyduruk demirden artık kurtuluyorum. 
Bu kadar kendimden emin anlattığıma bakmayın. Daha önce ne metal kesmişliğim var, ne de taşlama aleti (nam-ı diğer spiral) kullanmışlığım. 

Çok hafife alınacak bir alet olmadığının farkındayım. Bu yaştan sonra da başımı durduk yere belaya sokmaya hiç niyetim yok. O yüzden, çoktandır bugünü bekleyen plastik bir iş gözlüğü, oldukça memnun olarak bir süredir kullandığım bir eldiven ve motordan kalma eski bir bandana ile "tam teşekküllü" çalışacağım, Hatta bunların yanında bir de maskem vardı ama takınca gözlüğüm buğu içinde kaldı. Ne saçmalık...

Zaten kendimden çok gariban ihtiyar için endişeleniyorum.
Neyse, kesici ucu takıp önce üç ayağın da kabasını almak üzere işe koyuluyorum. Alet gerçekten hayranlık verici, muazzam bir güçle, neredeyse peynir gibi kesiyor. 

Korktuğum da bu zaten. Özellikle arkadaki fazladan eklenmiş ayaklıkların etrafı çok kalabalık ve çalışılacak alan oldukça dar. Arada kazara şasiye kaçırsam telafisi olmayacak, işin ucunda arka amortisörlerin bağlantıları ve ana gövde var. Dikkatli ilerlemem lazım.

Önce sol yolcu ayaklığını üstünkörü kesiyorum. Çalışmak için ne kadar yer açsam kardır, bir yandan fırsattan istifade aletin de huyuna suyuna alışmaya çalışıyorum.

O gördüğünüz renk dalgalanmaları, keserken nasıl bir sıcaklık oluştuğuna dair bir fikir verecektir. 
Bu da sol arkadaki üçüncü yolcu ayaklığı. 

Çalışırken farkettim ki, çok derin bir kesik açarsam, hızla dönen disk, kesiğin yan yüzeylerinden tutunup aleti aniden dönme yönünde fırlatabiliyor. Bu da hem kontrolü zorlaştırıyor, hem de şasiye zarar verme tehlikesi de artıyor.

En iyisi, şasi demirine paralel biçimde yapabildiğim kadar derin bir kesik açmak, sonra da o kesiğin üzerinde kalan parçayı dikine kesip atmak. Bu yöntem işimi bayağı rahatlatıyor.
Bu da sağ taraf. Burası daha da zor; çalışma alanım bir taraftan amortisör bağlantısı, diğer taraftansa sepet bağlantı topuzu ile kısıtlanmış durumda. Her ne kadar sepet bağlamayacak olsam da göz göre göre zarar vermek istemiyorum.
Bahsettiğim yöntemle yavaş yavaş ilerleyerek kaba demirin neredeyse tamamından kurtuldum. 

Bu arada, şasiyi doğru dürüst temizlemediğim için alt amortisör bağlantıları hala gres yağı içinde. Taşlama çalışırken, gres de ısınıp eriyerek aşağı damlıyor. Kalın eldivenle dahi, şasiyi çalıştığım yerin epey geniş civarından tutabilmek mümkün değil. 

Bu yöntemle gelebildiğim en iyi durum bu. İkinci aşamaya geçmenin zamanı geldi.

Kesme ucunu çıkarıp, daha kalın ve dayanıklı olan yüzey düzeltme ucunu takıyorum. Bunu kullanmak biraz daha kolay. Hem diğeri kadar agresif tepkiler vermiyor, hem de sadece zımparalama fonksiyonu olduğu için sadece enine değil, diskin tüm yüzeyini istediğim gibi kullanabiliyorum. 

Kesiciyle ulaştığım kaba saba yüzeyi gayet düzgün bir hale getirmeyi başarıyorum.
Bu da kırık yolcu ayaklık bağlantısının olduğu yer. Burası da gayet güzel oldu, fakat çıkma bir bağlantı parçası alıp buraya kaynatmayı planladığım için diğer iki nokta kadar titizlenmedim.

İtiraf edeyim, bu kadar saat uğraşmama rağmen kusursuz bir iş çıkardım denemez. Arada şasiye bir iki ufak zede bıraktım ama yapıyı zayıflatacak kritik şeyler değil. Boyandıktan sonra fark bile edilmeyecektir.
Son olarak da, bir önce - sonra karşılaştırması.

Sağda gördüğünüz büyük disk, yüzey zımparalama diski, soldakiyse kesme ucu. İşe başlarken bunların ikisi aynı büyüklükteydi!

Bu arada, başlarda farkedilmiyor ama makine o kadar ağır ve titreşimli ki, iş bittiğinde özellikle sağ elim tutmaz oldu. Her gün düzenli olarak kullanmayı düşünemiyorum bile.





Sonuçtan gayet memnunum, hem taşlama aletinin kullanımının çok da zor olmadığını öğrenmiş oldum, hem de uzun zamandır kafama takılan iş tamamlandı. Artık bir an evvel eksik parçayı bulup kaynaklatarak şasiyi kumlama ve boyaya tamamen hazır hale getirmek kaldı.