23 Şubat 2016 Salı

Kapatıyoruz...

Geçtiğimiz hafta sonu, artık biraz sabırsızlık, biraz da havanın biraz rüzgar hariç idare eder durumda olması sebebiyle başından beri savsakladığım silindir bloğunu boyamaya soyundum. Elim değmişken, yanında yağ karterini de aradan çıkardım. Böylece ısıya dayanıklı siyah boyayla da işim tamamlanmış oldu. 

Maske ve boya esnasında fotoğraf çekmeye üşendim açıkçası. İşin hava yüzünden yarım kalması endişesi de cabası.

Sonuç hiç de fena olmadı. Boya kuruduktan sonra subap itki çubuklarının kılavuzlarını çekiç ve zedelenmesinler diye bir parça tahta yardımıyla yerine çakıp lastik contalarını yeniledim. 





Sıra geldi pistona. Fotoğrafta çok iyi görünmüyor olabilir ama dikkat ederseniz pistonun yere doğru olan tarafında "sekman" adı verilen üç tane metal bilezik var. Bunların görevi, pistonun üst tarafındaki yanma odasıyla, alt tarafındaki gövdeyi birbirinden izole etmek. Yani silindir duvarlarına sıfır durumdalar. Böylece, silindir duvarı alt taraftan yağlanırken, üstteki yanma odası gerektiği gibi yüksek basıncı koruyabiliyor.

Yine fotoğrafta sol tarafta gördüğünüz sekman kelepçesinin görevi de, sekmanları yuvalarında sıkıştırarak silindirin içine oturtulabilmesini sağlamak. 
Pistonu içine koyup, L şeklindeki kol yardımıyla somununu iyice sıkıştırınca pistonu silindirin içine kaydırmak mümkün oluyor. Birkaç denemeye ihtiyaç duymuş olsam da, sonunda pistonu yuvasına oturtuyorum.














Yepyeni conta setimin parçaları da artık yavaş yavaş ait oldukları yere yerleşiyor.
















Bu aşamaya gelmek oldukça zahmetliydi. Şunların aynı anda yapılması gerekiyor:
- Oldunça ağır olan silindir bloğunu, piston kolunun üzerinde tut
- Pistonun dibindeki delikleri piston kolunun ucuna hizala, ama sekmanların silindirden kurtulmasına izin verme
- Bir çekiç yardımıyla, pistonu piston koluna sabitleyen mili yuvasına yerleştir

Bunların hepsini bir arada sadece iki el kullanarak  yapmak pek de mümkün olmadı haliyle. Şansıma, elimin altında kritik durumlarda bana yardımcı olan iyi bir çırak var.

Farkındayım, pistonun üst yüzeyi çizik içinde ama asıl kritik kısım olan yan yüzeyler ve sekmanlar iyi durumda. Sorun yok.

Sıra geldi egzantrik zincirine. Ortadaki büyük "krank mili" ve sağ üstteki "egzantrik (veya kam) mili" arasındaki ilişkiden bahsetmiştim. Krank mili pistonu hareket ettirirken, egzantrik mili de yakıt ve egzoz subaplarını kontrol etmekten sorumlu. Krank milinin iki tam turunda, aradaki zincirle çevirdiği egzantrik mili bir tam tur atıyor. 

Burası belki de motordaki en kritik nokta: iki milin birbirlerine göre konumları. Ayarına dikkat etmezsem, en iyi ihtimalle çok benzin tüketen ve çok düşük performanslı bir motor sahibi olurum, en kötü ve daha kuvvetli ihtimalle de motorun epey bir kısmı çöpe gider.







Hangi subabın, krank milinin en tepede olduğu "üst ölü noktaya" göre kaç derece açıda açılıp kapanması gerektiği, motorun servis kılavuzunda belirtiliyor. Buna göre yaptığım çizelgeyi krank milinin göbeğindeki vidaya tutturup doğru konumu yakalayana kadar bir iki deneme yapıyorum.







Nihayet tamam, zincirin klipsini takabilirim. Sonrasında da, Almanya alışverişimde aldığım zincir gergisi ve yayını yerine sabitliyorum. Bu parça aslında ihtiyarın iki sonraki modeli olan R27'lerde eklenmiş, ama eski motorlarla da uyumlu. Eski zincir silkelenirken etrafa epey zarar vermiş, içim böyle daha rahat. 

Bu arada, contayı da motor yağıyla çepeçevre yağladıktan sonra yerine oturtup ön kapağı yeni somunlarla monte ediyorum.



Artık silindiri kapatabilirim. Subapların olduğu üst bloğu yerine oturtarak itenekleri yerine yerleştiriyorum. Egzantrik milinin üzerindeki, yakıt ve egzoz tarafını kontrol eden birer "boynuz" bulunuyor. Bunlar birer çubuk yardımıyla itenekleri fotoğrafta iç tarafında gördüğünüz ucundan yukarı itiyor, diğer ucundaki çıkıntı da altındaki subabı aşağı doğru bastırarak, kontrol ettiği taraftaki akışa izin veriyor.







Son olarak, subap ayarı yapmam gerekiyor. Motorun sağlıklı çalışabilmesi için, subabı iten çıkıntının subapla arasında küçük bir boşluk olması gerekiyor. Bol olursa subabı yeterince açamaz, sıkı olursa da hasar görebilir. İhtiyarın servis kitapçığı, yakıt tarafı için 0,15. egzoz için 0,20 mm boşluk olması gerektiğini söylüyor. 

Ayar kolay. Aşağıdan gelen çubukların oturduğu kısımdaki cıvata yuvasında çevirerek ayarlanıyor, sonra da üst kısmındaki somunla sıkıştırılıyor. Sentil çakısıyla da kontrol ediyorum. Fotoğraftaki 0,15mm olan sentil egzoz boşluğuna rahat sığabiliyorken, 0,20mm sığmıyor.

Motoru nihayet kapatmış olduk... En üst kapağı şimdilik takmadım, tutan parçayı zımparalayıp duruma göre boyamam gerekiyor. Jeneratör gövdesini de sıcağa dayanıklı gümüş rengine boyadıktan sonra elektrik tesisatını da monte edip ayarlayacağım. Sonra ver elini vites kutusu. Tünelin ucundaki ışık yavaş yavaş görünmeye başlıyor.

14 Şubat 2016 Pazar

Yeni Bir "Özel Alet" Macerası

Motor bloğu, nihayet boyanıp toparlanmak için güneşli ve sıcak bir hafta sonunu beklerken, ben de (umuyorum ki) son "özel aletimi" üretmek üzere kolları sıvadım.
Bu seferki, vites kutusunun çıkış milini tutan, tuhaf "taçlı" somun. Taçlı somunlar (crown nut) girintili, dar yerlerde kullanılmak üzere tasarlanmış, fakat standart olarak altı çıkıntıya sahipler. İhtiyardakiyse dörtlü ve büyük ihtimalle yalnızca bu iş için özel olarak üretilmiş. Haliyle, maalesef piyasada bunu açabilecek bir araç bulabilmek de mümkün olmadığı için iş başa düşüyor.

Somunun çap ve kalınlığına uygun, uzun boylu sıradan bir 16mm lokmayla başlıyorum. Amacım, bunun kenarlarını uygun şekilde yontarak somunun taçlarına uydurmak. (Acaba somunu da daha sonra standart bir şeyle değiştirsem mi?)

Bu arada, lokmanın uzun boylu olması şart, çünkü ortadaki mil yaklaşık iki buçuk santimetre uzunluğunda. Yontma payını da hesaba katınca içerde en az üç santimetreye ihtiyaç var.










Eğlenceli kısma geldik. Taşlama makinamı, kesme diskini taktıktan sonra universal ayağa sabitledim. Ayak epey işe yarıyor, öteki türlü koca aleti bir elinde tut, öteki elinde parçayı hizalamaya çalış, olacak gibi değil pek.

Somuna baka baka, göz kararı çentikleri açmaya başladım. Şansıma, pek de inatçı bir malzeme değilmiş.



Son derece fotojenik bir işlem olmadığını kimse iddia edemez bence.









Dedim ya, malzeme gayet elverişli. Böylece, oldukça düzgün oyuklar çıkarmak mümkün. Kenar kısımlarını mümkün olduğunda somuna uygun biçimde inceltip, oyukların diplerini de yine olabildiğince düz bırakmaya çalışıyorum.






Şaka maka, sonuç hiç fena değil. Cuk oturdu desem yalan olur, sonuçta somunun kendisi de artık ilk günkü kadar düzgün sayılmaz. Geçtiğimiz 60 yıl içinde bu tip bir aletle sökülmüş olduğunu hiç zannetmiyorum. Olsa olsa eski usul çekiç-keski görmüştür.





Eski dostumuz WD-40'ı çağırma zamanı. Somunun etrafı yağ ve pislik içinde. O da, yivlerin arasına işleyip epey sıkı bir yapıştırıcı görevi görüyor. Hiç olmazsa yüzeysel olarak elimden geldiğince temizlersem iş biraz daha kolaylaşacaktır.












Bu "özel aletten" önceki yazılarda bahsetmiştim. Son derece basit, L şeklinde metal bir plaka. Somunun takılı olduğu mil, doğrudan vites kutusunun çıkış mili ve serbestçe dönebiliyor. Flanşın uzantısını L plakayla vites kutusunun gövdesine yaslıyoruz ki dönmesine engel olalım.